İş seyahati
amacıyla geçenlerde Dubai’deydim. Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük 2
şehrinden biri olan Dubai’nin, ülke markasının da ötesinde bir bilinirliği var.
BAE yedi emirliğin bir araya gelmesiyle kurulmuş federatif bir Arap devleti. Her
emirlik özerk yönetiliyor ve her birinin başlarında kendi emirleri var. Abu
Dabi şehrinin emiri ise BAE’nin kralı.
Dubai emirliğinin
başında El Maktum var. El Maktum Dubai’yi dünyanın en bilinen ve en arzulanan
şehri haline getirmeyi kafaya koymuş. Hakikaten Dubai’yi gezdiğinizde 200 yıl
sonrasının bir şehrinde zannediyorsunuz kendinizi. Burj El Arap, Palmiye
adaları, dünya adaları, dünyanın en büyük AVM’si Dubai Mall ve dünyanın en
yüksek gökdeleni El Halife Dubai’de. Sadece bu yapılar değil yollar, parklar ve
kamu alanları da çok iyi planlanmış. Anlaşılan daha çok ilgi çekecek yapı
yapmaya devam edecekler ve Dubai’yi daha da ilginç kılacaklar. Emirliğin
başındaki kral petrolden elde ettiği geliri Dubai’nin görkemleşmesine harcıyor.
Sonuç olarak Dubai çok turist çekiyor. Ayrıca bir çok firmanın Avrasya merkezi
de Dubai’de. İklimi, güneşi, denizi ve plajı harika olan bu şehirde dünyanın
her yerinden insan yaşıyor. Yönetim ve yerel halk da özgürlüklere karşı çok
saygılı. Şimdiden bir dünya kenti Dubai.
Su akarken küpünü
doldurmak diye bir deyim vardır. El
Maktum petrol varken Dubai’yi markalaştırmaya çalışıyor. Çünkü petrol
bittiğinde elinde sadece turizm ve ticaret gelirleri olacağını biliyor. Bence
haklı da. Bundan 40 sene sonra, iddia edildiği gibi petrol biterse Dubai hala
ayakta ve canlı kalmaya devam edecektir. Tabii El Maktum sülalesi de krallar
gibi yaşamaya devam edecektir …