Anadolu’daki KOBİ’lerin büyüyüp reklamveren
pozisyonuna geldiklerinde reklam veya halkla ilişkiler ajansı seçmek için
İstanbul’un yolunu tutmalarına şaşıyorum. Bu resmen “bindikleri dalı kesmek”
bence. Sadece Kayserili, Antepli, Konyalı, Denizlili firmalar değil, Ankaralı
ve İzmirli firmalar bile İstanbullu ajanslarla çalışmak için can atıyor. İstanbullu
ajanslarla yapılan çoğu işbirliği de hüsranla bitiyor. Çünkü hem taşıma suyla
değirmen dönmüyor, hem de İstanbullu ajanslar Anadolu kaplanlarını yolunacak kaz
gibi gördükleri için “overcharge” yapıyorlar (kasık atıyorlar demek istemedimJ). Ayrıca İstanbullu
ajanslar maalesef büyük reklamverenlere hizmet edecek bilgi ve beceriye
sahipler, doğmakta olan bir reklamverene hizmet etme kabiliyetleri az.
Bana göre; bir marka doğduğu/yaşadığı şehri
ve çevre ekonomisini de geliştirebilirse sürdürülebilir büyüme yakalayabilir.
Bunu yapabilmek için de öncelikle kendi şehrindeki raklam ve halkla ilişkiler
ajanslarıyla çalışmalı. Evet, yerel ajanslardan başta kötü hizmet alınabilir.
Ama Anadolu kaplanları, İstanbullu ajanslara vermeyi göze aldığı ücretin
yarısını memleketindeki ajanslara vermeyi kabullense, yerel ajanslar İstanbullu
ajanslardan daha iyi hizmet sunar. Üstelik bu tutumuyla şehrin tasarım gücüne
ve ekonomisine de büyük katkısı olur. Şehrin üniversitelerinden mezun olan
tasarımcı ve iletişimciler İstanbul’a göçmez. Donanımlı yerel ajanslar
sayesinde şehirdeki diğer firmalar da kendini geliştireceği için yerel ekonomi
ve sosyal hayat canlanır. Her demeçlerinde yerli malı kullanmanın önemine
değinen Anadolu kaplanlarını patronları öncelikle yerli ajans kullanarak
samimiyetlerini kanıtlamalıdır.
Anadolu kaplanları özenti yaklaşımlardan
(aşağılık komplekslerinden demek istemedimJ) sıyrılıp şehirlerindeki ajanslara
sabırla şans vermelidirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder