15 Ağustos 2012 Çarşamba

Tavuğa itibarını kim kazandıracak?


Kuş gribi, hormon, antibiyotik, GDO’lu yemler gibi söylentiler yüzünden insanlar tavuk yemekten çekinir oldular. Bir de soframıza gelen tavuğun yetiştirilme biçimi insanların canını sıkıyor. Yumurtadan çıktıktan sonra 45 günde kesilmeleri, çok sıkışık kapalı ortamlarda (metrekareye 10 piliç sığdırarak) ve hiç dışarı çıkarılmadan büyütülmeleri, çabuk kilo alsınlar diye önlerine sürekli yem konması, tokluk hissi olmayan tavukların gece de yemeye devam etmesi için ışıkların sürekli açık tutulması, sadece kilo almalarına yarayacak yemlerle beslenmeleri, tavuk sakatatlarından yapılan kıymanın verilmesi, 45 gün boyunca tıka basa yiyen ve 2,5 kiloya ulaşan tavukların obezlikten yürüyememesi ve çöküp kalması, kemik gelişimini sağlayamadan kilo aldığı için vücudunda kırıklar oluşması gibi nedenler, insanları bırakın piliç etinden uzaklaşmayı vejetaryen bile yapabilir.

Kırmız etten daha sağlıklı ve ekonomik olan beyaz etin sofralarda hak ettiği yeri bulması için tüketicinin aklındaki ve üretimdeki olumsuzluklar giderilmelidir.  Piliç etinin itibar kaybetmesine neden olan olumsuzlukları cesurca ele alıp, gideren bir markanın fiyatını artırmasına rağmen pazar lideri olacağına inanıyorum.

Açıkta ve markasız tavuk satmak yasak olduğu için Türkiye’de 30’a yakın piliç eti üreticisi var. Bunlardan biri çıksa ve aşağıdaki söylese siz de o markayı tüketmez misiniz?

·        Piliçlerimizi metrekareye 2 tavuk düşecek kapalı mekanlarda barındırıyoruz. Tüm piliçlerimiz her gün 6 saat gün yüzü görmeleri ve gezinmeleri için açık havaya çıkarılır.
·        Piliçlerimizi 60 günden önce kesmeyiz.
·        Piliçlerimizin dengeli ve doğal beslenmesine önem veririz. Bu yüzden piliçlerimiz obez değildir. Tek tip karma yemlerle değil, mısır, buğday, arpa, çavdar, yulaf, soya, bulgur, kekik, keçi boynuzu, ada çayı, defne, kuru meyve gibi lezzet ve sıhhat verici yemlerle dönüşümlü besleriz. Hızlı büyüsünler diye hormon veya GDO’lu yem vermeyiz. Tavuk sakatatlarından yapılan kıyma tozu içeren yem vermeyiz. Sağlıklı beslenen piliçlerimiz 60 günde ancak 2 kiloya ulaşabilmektedirler.
·        Hastalanan tavukları iyileştirmek için ilaç veya antibiyotik verdiysek, bu tavuklar kesilme zamanına gelseler dahi iyileşmelerini bekler ve antibiyotiği kestikten en az 10 gün sonra kesimhaneye göndeririz. Bu süre zarfında da tavuk vücudundaki antibiyotik ve diğer ilaçları atmış olur.

Piliç etini yukarıdaki gibi üreten bir markanın kg fiyatı diğer üreticilere göre 2 veya 3 kat olacaktır.  Lezzetli ve sağlıklı piliç eti yemek için bu fiyatı ödeyecek tüketici sayısı hiç de azımsanmayacak miktardadır bence.

Karsızlıkla kıvranan piliç eti markalarımız arasından sıyrılmanın, farklılaşmanın ve karlı çalışmaya başlamanın yolu budur bence. Ben tüyoyu verdim, bakalım bunu deneyecek bir marka çıkacak mı? 

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Marmaris Büfe’nin sadece tadı değil adı da aklıma takıldı


Marmaris Büfe’lerden atıştırmışsınızdır muhakkak. Çünkü epey yaygınlar. Çok güzel tostları var. Tavsiye ederim. Yalnız girdiğiniz Marmaris Büfe’lerinin birbirinden farklı olmaları dikkatinizden kaçmamıştır. Bunun sebebi piyasada birden fazla Marmaris Büfe adını kullanan fast-food zincirin var olması. Bunlardan biri  (ünlü iş adamı Hikmet Tanrıverdi’ye ait olanı) Temmuz ayında borsaya açıldı. Yıllık 9 milyon cirosu, yaklaşık 400 bin TL karı olan Etiler Marmaris Büfe %33’ünü yaklaşık 7 milyon TL’den borsaya açtı.

İnternette yaptığım araştırmaya göre Marmaris Büfe adını kullanan ve zincirleşen 3-4 firmanın toplam yaklaşık 300 tane şubesi var. Bu firmalar marka hakkı konusunda aralarında nasıl anlaştılar veya mahkemelikler mi bilmiyorum. Yalnız bu durumun ileride çok can sıkacağına eminim.

Yalnız Marmaris Büfe’lerin isim hakkı konusuna Marmarislilerin de müdahil olduğunu görürseniz şaşırmayın. Çünkü bu isim üzerinde onların da hakkı var bence. Yer ismi kullanan her markanın o yerin belediyesine isim hakkı bedeli ödemesi gerekir diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?