Ev
dışı yemek tüketiminin yaklaşık %50’si fast food restoranlarda gerçekleşiyor. (7-8 milyar dolarlık bir sektör) Pazar böyle büyük olunca arz da artıyor ve
çeşitleniyor. Uluslararası markaların bağımlılık ve kilo yapan lezzetleri artık
ezberlendi. İnsanlar eskisi kadar McDonalds, Burger King, KFC, Arby’s, Pizza
Hot, Dominos Pizza düşkünü değil. Hızlı da tüketecek olsa, farklı lezzetler
peşinde tüketiciler. Bilindik yerli lezzetlerden de gına geldi. AVM’lerdeki dönerciler,
köfteciler, pideciler, lahmacuncular, kumpirciler, hızlı iskenderciler ve hızlı
kebapçılar da eskisi kadar ilgi çekmiyor. Bunu fark eden girişimciler tüketicilere
Çöp Şiş, Tantuni, Cağ Kebabı gibi yeni fast food tatlar sunmaya çalışıyor. Yada
çok talep gören fast food ürünlerini farklı sunmaya çalışıyorlar. (Örneğin hamburgerde
Buger House, Burger@, dönerde Kasap Döner) Ama bunların hepsinde bir eksiklik var. Ya
lezzet, ya sunum, ya ambiyans, ya öyküsü, ya cazibesi, ya da marka değeri
düşük. Yine de alkışlamaya değer girişimler.
Karnını
hızlıca ve ekonomik yoldan doyurmak isteyen kitlelere farklı bir fast food
konsepti sunmak gerçekten zor bir iş. Hem farklı bir lezzet bulacaksınız, hem
farklı bir sunumunuz olacak, hem farklı bir ambiyans oluşturacaksınız, hem iyi
bir marka görsel kimliğiniz olacak. Üstelik marka konumlandırmanız da hemen
kendini fark ettirecek.
Yeni
yetme fast food’culardan biri bunu neredeyse başarmış. Geçenlerde Buyaka AVM’nin
fast food katında rastladım ona. Amacım KFC’de hızlıca bir şeyler atıştırmaktı.
Ama genç markanın adını görünce durdum. Gerçekten stopper bir adı vardı. Logo da güzeldi, tabela da. Restoranın
dışardan görünüşü de çok çekiciydi. Dekor, ürün resimleri, ürün adları hepsi
çok acıktırıcıydı. Hemen ağzım sulandı ve yemek için içeri yöneldim.
Markanın
arkasında meşhur aşçı Özgür Şef varmış. Özgür Şef farklı bir fast food markası
yaratmak için “yememiş içmemiş” özgün bir fast food yemeği geliştirmiş. Belli
ki görseli de güzel gözükecek bir yemek geliştirmek istemiş. Yemeğin fotoğrafları
yıkılıyor. Hele menüdeki ürün isimleri bir harika. Bir menüyü seçtikten sonra ödemenizi
yapıp masanıza geçiyorsunuz ve çok fazla beklemeden siparişleriniz geliyor. Yemeğiniz
tabakta değil et satırında geliyor. Enteresan bir görünümü var. Farklı. Ürün
önünüze geldiğinde önce gözünüz doyuyor zaten. (Yalnız lezzet konusunda biraz
daha ilerlemesi gerekiyor. Akılda kalıcı ve tekrar istetici bir lezzet henüz
ortada yok. Yanlış anlaşılmasın lezzeti kötü değil, ama yarattıkları
beklentinin altında bir lezzet olduğu kesin. Bunu hızlıca çözerlerse acıkanlardan müthiş talep
görürler ve girişimcilerden de müthiş franchising talebi alırlar. Tez zamanda global marka zinciri olma şansları büyük.)
Bu
kadar teaser (meraklandırma) yeter. Bahsettiğim bu başarılı fast food markasının
adı Baldır. (Güzel isim değil mi?) Merak
edenler http://baldir18saat.com/ adresine
tıklayıp Baldır’ı inceleyebilir. Geleceği olan bir fast food markası olduğunu
düşünüyorum.
Sanırım
tüketiciler bu tip yeni fast food markalarına şans vermeye dünden razı. Yeter
ki onların beklentilerini karşılayan bir lezzet, sunum ve marka ortaya çıksın. Baldır
gibi arayışlar devam etmeli.
Not:
Sunduğu bazı lezzetleri harika olan Bambi ürün gamını daraltsaydı, sunumunu ve
ambiyansını doğru kurgulasaydı çok önemli ve yaygın bir fast food markası olabilirdi.
Avrupa’da hamburgerciden daha çok dönerci var ama bizim bir tane yaygın dönerci
markamız yok. Çünkü marka doğurmayı, marka beslemeyi ve marka yönetmeyi
bilmiyoruz. Bilene de danışmıyoruz.