İşleyen demir parıldar. Bir firmanın
parıldaması için hedef kitlesinden yeterince talep gelmesi gerekir. Talep geldikçe başta satış ve pazarlama
departmanları olmak üzere, diğer tüm departmanlar ve hissedarlar mutlu ve
huzurlu olurlar.
Ürünlerinize talebi yaratmak için (1) ya
satıcılarınız çok çalışacak ve kampanyalarınız çok cazip olacak (2) ya da
markanız çok cazip olacak. Sürekli sahaya saldırarak, sürekli satış ekibinin
üzerinde baskı kurarak ve kampanya yaparak ilerleyen firmalar eninde sonunda
yorulur ve yıpranır. Bu yüzden talebi sadece bu şekilde yaratmaya çalışan
firmalarda çok personel sirkülasyonu ve iflaslar görülür. (Unutmayın aileler
parasızlıktan dağılır.) Öte yandan markalaşarak kendiliğinden tüketicinin
talebini çekebilen firmalar ise mutlu mesut yaşar. Markalaşamazsanız satış departmanınızın ve
fiyat kırma cesaretinizin esiri olursunuz. Satış departmanınız da, pazarlama
departmanınıza da, siz de gerilir ve mutsuzlaşırsınız. Eğer ürününüzü
markalaştırabilirseniz kendiliğinden gelen ve fiyatlarınıza itiraz etmeyen
müşteriler sayesinde karlı bir şekilde büyüyebilir, kurum içinde huzurlu bir
şekilde çalışabilir, tüm çalışanlarınızın kendini geliştirdiğini
görebilirsiniz. Yönetim gurusu Peter Drucker’in dediği gibi; “Pazarlamanın
amacı ürünü markalaştırmaktır. Pazarlamanın amacı satış yapmayı gereksiz
kılmaktır. Pazarlamanın amacı müşteriyi çok iyi tanıyıp anlamak, ürünü ya da
hizmeti ona uygun hale getirip kendi kendisini satmasını sağlamaktır.”
İşleriniz iyiyken ve ekonomi tıkırındayken
markalaşmaya kafa yorun ve bütçe ayırın, işler ve ekonomi kötüleşince
markalaşmak için ne kafa kalır ne de bütçe. Dolayısıyla ayakta kalmak için
fiyat kırmaya ve kadrolarını küçültmeye gidersiniz. Siz küçülürken de daha önce
markalaşabilmiş rakiplerinizin büyümesini seyreder, “bunlar nasıl başarıyor da
biz başaramıyoruz deyip” suçu kadrolarınıza atarsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder