Türk iş dünyasının gündemine
marka yönetimini 1995 yılında Güven Borça soktu desek yanılmış olmayız. Marka
yönetimi konusunda danışmanlık vermeye başlayan ilk uzman da Güven Bey’dir,
yanılmıyorsam. En azından bu alanda temel fikir ve teorilerin ülkemizde yeşermesini
ve tartışılmasını sağlayan kendisidir. Onun ardından marka yönetimine ve
pazarlamaya kafa yoran birçok genç marka danışmanlığına başladı. (Övünmek gibi
olmasın ben de onlardan biriyim) Milenyum’a girerken internette “marka
yönetimi” araştırması yaptığınızda karşınıza neredeyse sadece Güven Bey
çıkardı. Şimdi sürüsüne bereket, epey bir marka danışmanımız var ve hepsi de
birbirinden kalifiye. Marka yönetimi ve pazarlama alanında bu kadar genç uzman
olması iyi de, iş dünyamız bu akıl küplerinden yeterince yararlanıyor mu, diye
soracak olursanız, cevabım hayır.
Firmaların profesyonel
kadrolarındayken kendilerini geliştirip danışmanlığa başlayan ve onlarca
sektördeki yüzlerce markaya hizmet vererek çok kıymetli tecrübeler edinen bu
pazarlama uzmanlarından firma ve markalarımız yeterince faydalanamıyor. Bazı
firmalar bu danışmanların varlığından haberdar değil, bazıları da onlardan nasıl
faydalanabileceklerini bilmiyor.
Şirketlerimizin çoğunda gerçek
manada pazarlama departmanları olmadığı bir gerçek. Satışçıdan devşirme
pazarlama müdürü yerine pazarlama departmanlarında çalışmış, marka yönetimi
alanında teori üreten, bilgi saçan, danışmanlık yapan bu kişilerin istihdam
edilmesi firmalarımıza daha çok kazandıracaktır. Markalaşmak ve hatta dünya
markası yaratmak isteyenlerin bu uzmanların yaratıcılığına ihtiyaçları olduğu
da ayrı bir gerçek. Özellikle “headhunter”ların bu konuda firmalara yön
vermesini bekliyorum.
Bence firmalar yönetim
kurullarında mutlaka bir marka danışmanı bulundurmalılar. Yönetim kurullarının
gündemi genelde; büyümek, kurumsallaşmak, finans, karlılık ve yönetim
üzerinedir. Bu konularda yaratıcı zekaya sahip, pazarlamadan ve iletişimden anlayan
bir uzmanın bulunması çok faydalı olacaktır.
Firmalara bir önerim de pazarlama
ve marka danışmanlarını davet ettikleri “pazarlama fikirleri kampı”
yapmalarıdır. (Farklı tecrübelere sahip 5-6
tane pazarlama danışmanını bir hafta boyunca pazarlama departmanınızın üst
düzey çalışanlarıyla bir otele kapatın. İlk gün danışmanlara firmanızı,
sektörünüzü, pozisyonunuzu ve pazarlama problemlerinizi sunumlar eşliğinde
anlatın. İkinci günü beyin fırtınasına ayırın, ekibiniz ve danışmanlar bol bol
fikir jimnastiği yapsın. Sonraki 3 gün için danışmanları proje üretmeleri için yalnız
bırakın.) Bu kamp sayesinde bahsettiğim danışmanların size hayat boyu yetecek
pazarlama fikirleri, projeleri ve planları verdiklerini göreceksiniz.
Marka yönetimi ve pazarlama
alanlarında iş tecrübesi edinmiş daha sonra da verdikleri danışmanlıklarla daha
da uzmanlaşmış bu arkadaşlara reklam ajanslarımız da kancayı atmalı. http://muratsaylan.blogspot.com/2012/10/super-ajans.html linkinde bulunan yazımda da
belirttiğim gibi bir markaya hizmet verecek takımın içinde artık marka
yönetiminden ve pazarlamadan çok iyi anlayan münhasır bir stratejist mutlaka
olmak zorunda. Böyle bir bakış olmadan reklam ajansının reklam verenine yeterli
hizmeti veremeyeceğini düşünüyorum. Yani ajanslara bahsettiğim danışmanları
istihdam etmelerini öneriyorum. İstihdam edemiyorlarsa, en azından reklam verenlerine
sunacakları kreatif çalışmalar için pazarlama danışmanlarından “marketing
check-up” hizmeti alabilirler. Yaratım sürecinde yapılan beyin fırtınalarına bu
danışmanları “katalizör” olarak sokabilirler.
Aslında Havas Türkiye’nin
başkanlığına marka yönetimi danışmanı ve stratejist olan Erol Batislam’ı
getirmesi güzel bir örnek oldu. Bu istihdam sonrasında piyasadaki marka
danışmanlarının firma ve ajanslarca istihdam edilmeye başlayacağını
öngörüyorum. Ne dersiniz?