19 Aralık 2024 Perşembe

Yapay Zekanın Kurguladığı Yapay Zeka Zirvesi

Son bir yıldır yapay zeka aşağı yapay zeka yukarı gidiyor. Gerçekten müthiş bir teknoloji. Hatta çağ açıp kapayacak bir teknoloji olduğunu dahi söyleyebilirim. Herkes yapay zekayı konuşuyor. Youtuber’lar her gün yeni çıkan yapa zekaları, versiyonları ve AI aplikasyonlarını tanıtıp duruyor. Hangisine yetişeceğinizi bilemiyorsunuz.

 

Bir de yapay zeka üzerine bir sürü konferans, seminer ve eğitim var piyasada. Bunların bazıları bir mekanda, bazıları da internette düzenleniyor. Hangisine gideceğinizi veya katılacağınızı bilemiyorsunuz.

 

Son bir yıldır bu etkinlikleri takip ediyorum. Başlıklar, içerikler, konuşmacılar son derece vasat. Hele hele internette düzenlenen bu tür etkinliklerin kalitesi de son derece düşük.

 

Ben olsam Yapay Zeka etkinliğini kendim kurgulamam, yapay zekaya kurgulatırdım.

 

Nitekim, bunu yaptım. Yapay zekaya (Google AI Studio) aşağıdaki soruyu sordum. Yaklaşık 2 saniyede cevapladı. (Cevabı da aşağıda.)

 

Sorum:Yapay Zeka'dan iş dünyasının nasıl yararlanabileceğine dair bir zirve düzenlemek istiyorum. Zirve sabah 09:00'da başlayacak ve 17:45'te bitecek. Her saat başında 45 dakika sürecek bir oturum başlayacak. Toplam 9 oturum olacak. Bu oturumların içerikleri ne olursa katılımcısı çok olur? İnsanların yapay zeka hakkında merak ettikleri konulara göre bana 9 tane oturum içeriği önermeni rica ediyorum. Ayrıca bu zirveyi tanıtmak için neler yapmalıyım? İnsanların dikkatini çekmek ve katılmalarını sağlamak için nasıl duyurmalıyım? Zirvenin adı için önerilerde de bulunursan sevinirim.”

 

Yapay zekanın cevabı aşağıdaki gibi oldu.

 

Google AI Studio: Harika bir fikir! Yapay zeka (YZ) iş dünyası için gerçekten de çok heyecan verici ve merak uyandıran bir konu. İşte hem katılımcı çekecek oturum içerikleri hem de zirve tanıtımı için önerilerim:

Zirve Adı Önerileri:

  • "Yapay Zeka Çağında İş Dünyası: Dönüşüm ve Fırsatlar"
  • "Geleceğin İşleri: Yapay Zeka ile Büyüme Stratejileri"
  • "YZ Zirvesi: İş Dünyasında Yapay Zekanın Yükselişi"
  • "Akıllı İşler, Akıllı Gelecek: İş Dünyasında YZ Devrimi"
  • "Yapay Zeka ile Rekabette Bir Adım Öne"

 

Oturum İçerikleri (İnsanların Merak Ettiği Konulara Göre):

  1. Oturum (09:00 - 09:45): Yapay Zekaya Giriş ve Temel Kavramlar:
    • Yapay zeka nedir, nasıl çalışır?
    • Makine öğrenmesi, derin öğrenme gibi temel kavramlar
    • YZ'nin iş dünyasındaki farklı uygulama alanlarına genel bakış
    • Katılımcıların YZ'ye dair temel sorularına cevaplar
  2. Oturum (10:00 - 10:45): Pazarlama ve Satışta YZ Uygulamaları:
    • Kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri
    • Müşteri ilişkileri yönetiminde YZ kullanımı
    • Satış tahminleri ve analizlerde YZ'nin rolü
    • Vaka analizleri: Başarılı YZ odaklı pazarlama kampanyaları
  3. Oturum (11:00 - 11:45): Üretim ve Operasyonlarda YZ Verimliliği:
    • Tedarik zinciri optimizasyonu
    • Akıllı üretim sistemleri
    • Kalite kontrol ve hata tespiti
    • Verimlilik artışı ve maliyet düşürmede YZ'nin etkisi
  4. Oturum (12:00 - 12:45): Finans ve Muhasebede YZ Devrimi:
    • Risk analizi ve dolandırıcılık tespiti
    • Otomatik muhasebe süreçleri
    • Finansal danışmanlık ve yatırım kararlarında YZ kullanımı
    • Fintech alanında YZ odaklı yenilikler
  5. Oturum (13:00 - 13:45): Öğle Arası ve Network: Katılımcıların serbest etkileşim kurabilecekleri ve öğle yemeği yiyebilecekleri bir zaman.
  6. Oturum (14:00 - 14:45): İnsan Kaynakları ve Yetenek Yönetiminde YZ:
    • İşe alım süreçlerinde YZ'nin rolü
    • Çalışan performans değerlendirmesi
    • Kişisel gelişim ve eğitim programlarında YZ kullanımı
    • İş gücü planlaması ve analizi
  7. Oturum (15:00 - 15:45): YZ ile Geleceğin İşleri ve Yeni Meslekler:
    • YZ'nin iş dünyasını nasıl dönüştüreceği
    • Geleceğin meslekleri ve yetkinlikleri
    • Çalışanların YZ çağında nasıl hazırlanması gerektiği
    • İş gücü piyasasında YZ'nin etkileri
  8. Oturum (16:00 - 16:45): Yapay Zeka Etik ve Güvenlik Sorunları:
    • YZ'nin etik boyutları
    • Veri gizliliği ve güvenliği
    • Yapay zekanın potansiyel riskleri ve çözümleri
    • Sorumlu YZ geliştirme ve kullanım prensipleri
  9. Oturum (17:00 - 17:45): Panel ve Soru-Cevap:
    • Alanında uzman kişilerden oluşan bir panel
    • Katılımcıların YZ'ye dair merak ettikleri sorulara cevaplar
    • Zirveden çıkarılan sonuçlar ve gelecek adımları

Zirve Tanıtımı için Öneriler:

  • Web Sitesi ve Sosyal Medya:
    • Zirve için özel bir web sitesi ve sosyal medya hesapları oluşturun.
    • Zirve içeriği, konuşmacılar, kayıt bilgileri, sponsorlar gibi tüm bilgileri bu platformlarda paylaşın.
    • Sık sık içerik yayınlayın, ilgi çekici görseller ve videolar kullanın.
    • Sosyal medya reklamları ile hedef kitleye ulaşın.
  • E-posta Pazarlaması:
    • İlgili sektörlerdeki kişilere ve potansiyel katılımcılara e-posta yoluyla ulaşın.
    • Zirvenin önemini ve katılmaları için nedenleri vurgulayın.
    • Erken kayıt indirimleri veya özel fırsatlar sunun.
  • Basın Bültenleri ve Medya İlişkileri:
    • Zirve hakkında basın bültenleri hazırlayın ve ilgili medya kuruluşlarına gönderin.
    • Röportajlar ayarlayarak zirveyi daha geniş kitlelere duyurun.
    • Sektörel yayınlarda tanıtım yapın.
  • Konuşmacılar ve Etkileyiciler:
    • Alanında tanınmış ve etkili konuşmacılar davet edin.
    • Konuşmacıların sosyal medya hesaplarını kullanarak zirveyi duyurun.
    • Sektördeki influencer'larla iş birliği yapın.
  • Networking Fırsatları:
    • Zirve boyunca networking molaları ve etkinlikleri düzenleyin.
    • Katılımcıların birbiriyle etkileşim kurmasını ve iş bağlantıları kurmasını sağlayın.
  • Sponsorluk:
    • Zirveye sponsorlar bulun ve sponsor firmaların markalarını duyurun.
    • Sponsorlara özel fırsatlar sunun.
  • Katılımcı Geri Bildirimleri:
    • Zirve sonrasında katılımcılardan geri bildirim alın.
    • Gelecekteki zirveleri daha iyi hale getirmek için bu geri bildirimleri kullanın.
  • Erken Kayıt İndirimleri:
    • Erken kayıt yaptıran katılımcılara indirimler sunarak katılımı teşvik edin.

Ek Öneriler:

  • Vaka Çalışmaları: Oturumlar sırasında gerçek hayattan vaka çalışmalarına yer vererek teorik bilgiyi pratikte nasıl kullanılabileceğini gösterin.
  • Etkileşimli Oturumlar: Sunumların yanı sıra tartışmalar, grup çalışmaları veya Q&A oturumları düzenleyerek katılımcıların aktif rol almasını sağlayın.
  • Yapay Zeka Demoları: Katılımcıların YZ teknolojilerini canlı olarak deneyimleyebileceği demolar ve sergiler düzenleyin.

……………………………………………………………………………….

 

Nasıl?

 

Yapay Zeka nasıl da güzel kurguladı zirveyi, değil mi?

 

İşte hayat yapay zekayla bu kadar kolay.

 

Siz de hayatınıza bir an önce yapay zekayı sokun.

 

Yapay zekanın teknolojisini anlamasanız da, yapay zekanın nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmeseniz de mutlaka iyi bir yapay zeka kullanıcısı olmaya çalışın. Bunu otomobil gibi düşünün, teknolojisini ve tarihini bilmeseniz de otomobil kullanarak hayatınızı kolaylaştırıyor ve keyif alıyorsunuz. Otomobilin motorunu, teknolojisini bilmemenize rağmen ehliyet almaktan ve otomobilinizi kullanmaktan vaz geçmiyorsunuz. Hatta otomobilinizin pek çok özelliğini dahi kullanmıyorsunuz. Yapay zeka da böyle, anlamasanız da kullanmayı öğrenmelisiniz.

 

Akıllı insan aklını kullanır, daha akıllı insansa başkalarının da aklını kullanır” diyen Bernard Shaw bugün yaşasa, “yapay zekaya danışmayan akılsızdır” derdi bence.

 

İşinizde, işlerinizde başarılı olmak içi AI kullanmayı öğrenmelisiniz.

 

Not: Yapay zekaya nereden başlayabileceğimizi anlatan, yapay zekanın ABC’sini anlatan Youtube videolarını izlemenizi önemle salık veririm.


2 Eylül 2024 Pazartesi

Ücretli İzinler ve Ücretsiz İzinlere Dair

 

Çalışanların izin meselesi epey sorulu bir konudur. Maalesef pek çok işveren bu konuya ve bu konudaki çalışma kanunlarının maddelerine hakim değildir. Hoş devletimiz de izin konusunda işyerlerimizde yaşanan pek çok sorunu kanun maddelerinde ele almamış, dolayısıyla işveren ile çalışanı karşı karşıya bırakmıştır.

 

İzin konusundaki kanuni zorunlulukları bilmek pek çok işverenin de işine gelmez. Pek çok çalışan da lütfedip kendi izin haklarını internetten öğrenmez. Çalışan hakkı yenmesin diye ben buraya yazayım. Eksiklerim ve hatalarım varsa yazın, düzletirim.

 

Not; buradaki bilgiler özel sektör çalışanlarına yöneliktir, devlet memurlarına yönelik değil. Maalesef devletimiz kendi çalışanına (memuruna) verdiği hakların pek çoğunu özel sektör çalışanlarına vermemiştir.

 

Ücretli izin, bir çalışanın belirli bir süre boyunca işten ayrılmasına rağmen maaşının tam olarak ödenmeye devam ettiği izin türüdür. Ücretli izinler çalışanların kanuni hakları olup talep ettiklerinde işveren tarafından kullandırılır ve maaşlarından kesinti yapılmaz. Bazı ücretli izinleri çalışan talep etmese bile işveren kullandırtmak zorundadır.

 

Ücretli izinler

·         Hafta tatili izni; haftada en az 1 gün

·         Ulusal-Dini Bayram İzinleri;

o   1 Ocak yılbaşı,

o   23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı,

o   1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü,

o   19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı,

o   15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü,

o   30 Ağustos Zafer Bayramı,

o   29 Ekim Cumhuriyet Bayramı (28 Ekim saat 13.00’den itibaren 1,5 gün),

o   Ramazan Bayramı(Arefe gününden itibaren 3,5 gün),

o   Kurban Bayramı (Arefe gününden itibaren 4,5 gün).

·         Yıllık izin;

o   1-5 yıl arasında çalışanlar: 14 gün

o   5-15 yıl arasında çalışanlar: 21 gün

o   15 yıl ve üzeri çalışanlar: 26 gün

·         İş arama izni; işten çıkarılan/ayrılan çalışana iş bulması için verilen ücretli izindir. İş arama izni günde iki saatten az olamaz ve çalışan isterse bunu toplu olarak kullanabilir.

o   0-6 ay çalışana 14 gün ihbar süresi verilir ve toplam 28 saat iş araması için ücretli izin hakkı tanınır.

o   6-18 ay çalışana 28 gün ihbar süresi verilir ve toplam 56 saat iş araması için ücretli izin hakkı tanınır.

o   18-36 ay çalışana 42 gün ihbar süresi verilir ve toplam 84 saat iş araması için ücretli izin hakkı tanınır.

o   36 ay ve üzeri çalışana 56 gün ihbar süresi verilir ve toplam 112 saat iş araması için ücretli izin hakkı tanınır.

·         Evlilik izni; 3 gün

·         Doğum izni; 16 hafta olup ilk 8 hafta doğumdan önce sonraki 8 hafta ise doğumdan sonra kullanılır.

·         Periyodik kontrol izni; Hamileliğin 32. haftasına kadar ayda en az 1 kez, gerekli durumlarda ise daha sık aralıklarla periyodik kontrollere gidilmelidir. Hamile çalışan doktor tarafından önerilen tüm periyodik kontrollere ücretli izin kapsamında gidebilir.

·         Süt izni; kadın çalışanlara bir yaşın altındaki çocuklarını emzirebilmeleri için günde 1,5 saatlik verilen izin hakkıdır. Ücret kesintisi olmaz.

·         Babalık İzni; 5 gün

·         Evlat edinme izni; 3 gün

·         Taşınma izni; 2 gün

·         Ölüm izni; 3 gün (çalışanın eşi, çocuğu, kendisi veya eşinin anne, baba ve kardeşi vefat ettiğinde)

·         Vizite izni; çalışanın muayene, tedavi veya kontrol için hastaneye veya dişçiye gitmesi gerekiyorsa verilen ücretli izindir. Hastane izni olarak da bilinir. İşverenin iznine tabidir, yani çalışan amirinden vizite izni talep etmeli ve onay alırsa gitmelidir.  

o   Fizyoterapi, psikolog, podolog için alınan izinler ücretsiz izindir. 

·         Hastalık İzni; Muayene sonrasında doktorun verdiği raporda belirtilen istirahat süresidir.

·         Erken paydos izni; işveren bir sebeple (elektrik kesintisi, makina arızası, hammadde yokluğu…vb) gün içinde çalışanın işi o gün için bırakmasını isterse, günün geri kalanı çalışan için ücretli izindir. (Yani çalışanın maaşından kesinti yapılmaz)

·         Fazla mesai izni; Fazla mesai yapan çalışan para alma yerine izin talep ederse ve bunu işveren kabul ederse 1 saatlik fazla mesai için 1,5 saatlik ücretli izin kullanabilir çalışan. Örneğin; paydos saatinden sonra 2 saat fazla mesai yapan çalışan ertesi gün 3 saat erken çıkarak mahsuplaşabilir işvereniyle. Söz konusu 3 saat ücretli izin olarak kaydedilir ve çalışanın maaşından kesilmez.

 

Yukarıda belirtilen izinlerden bazıları için çalışan işverene resmi evrak veya kanıt sunmak zorundadır. Söz konusu resmi evrağı veya kanıtı sunamazsa ücretli izin, ücretsiz izne dönüşür (yani maaşından kesinti olur).

 

Hafta tatilinde veya bayramlarda firmanın talebi üzerine mesai yapanlar fazla mesai yapmış sayılır ve saatlik ücretinin iki katıyla ücretlendirilir. Kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretlerini tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödenir. Cumhuriyet Bayramı ve dini bayramlar öncesindeki arife gününde saat 13:00’dan sonraki çalışma için yarım günlük fazla mesai ödenir. (Kaynak: http://tiryakidanismanlik.com/makaleler/pdf/makale_162.pdf)  

 

Not: Fazla mesai bir hafta boyunca 45 saatten fazla süren çalışma zamanlarına denir. İş Kanunu’nda, fazla çalışılan her bir saat için normal çalışma ücretinin %50 oranında artırılması ile ödeme yapılacağına dair bir hüküm bulunur. İş Kanunu’na göre bir çalışan bir senede en fazla 270 saat fazla mesai yaptırılabilir, bu da aylık olarak 22.5 saate karşılık gelir. Günlük çalışma süresi her ne şekilde olursa olsun 11 saati aşamaz. Gece çalışması uygulaması olması halinde 7,5 saati aşan süreler fazla çalışma olarak kabul edilmektedir. Gece 20.00 ile sabah 06.00 saatleri arasında gerçekleşen çalışmalar gece çalışmasıdır. Çalışmanın tamamı değil de bir kısmı gece gerçekleşmişse bu halde çalışmanın ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği zaman dilimine bakılır ve yarısından fazla çalışma süresinin gece saatlerine denk gelmesi halinde çalışmanın gece olduğu kabul edilir. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.

 

Ücretsiz izin ücretli iznin tam tersidir. İşçi amirinden izin alarak belirli bir süreliğine işe gelmez ve çalışmadığı süre (saatler) için maaşından kesiti olur.

·         Çalışan ücretsiz izin talebi için ücretsiz izin dilekçesi hazırlayarak işverene/amirine vermesi gerekir. Çalışan ücretsiz izinden işveren/amir tarafından onay geldiği zaman yararlanabilir.

o   Ücretsiz izin alan çalışanın, o günler kapsamında SGK primi yatırılmaz.

·         Çalışan işvereninden/amirinden izin almadan işe gelmediğinde hem uyarı/ihtar alır, hem de gelmediği süre maaşından kesilir.

·         Amirinden izin almadan işe gelmeyen veya işe geç gelme, işten erken ayrılma, işteyken bir yere gidip gelme gibi durumlardan kaynaklanan mesai kayıpları da ücretsiz izin gibi değerlendirilir ve işte olunmayan süreler (saatler) için maaştan kesinti yapılır.

·         Bir şirket devamsızlık sürelerini kaydediyorsa mesai kayıpları ve ücretsiz izinli olunan saatler dahil edilmeli, ücretli izinler dahil edilmemelidir. Ücretli izinler ayrıca kayda alınması ve devamsızlıktan sayılmaması daha doğru olur.  

 

Ücretsiz izinler

·         Analık izni; doğum izni süresinin bitmesi akabinde kadın çalışan: İlk doğumunda 60, ikinci doğumunda 120, üçüncü ve sonraki doğumlarında 180 gün boyunca haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin hakkına sahiptir. Ayrıca kadın dilerse işyerinden 6 ay ücretsiz izin talep edebilir. Kadın çalışanın bu taleplerine işveren uymak zorundadır.

·         Askerlik izni; Bedelli olarak askere gidecek erkek çalışan işyerinden askerlik için ücretsiz izni talep edebilir. Şirketin kabul etmesi durumunda çalışan askerde olduğu sürece aylık almaz ama kadroda tutulur. 

·         Diğer ücretsiz izinler; çalışalar aşağıdakine benzer sebeplerle işvereninden/amirinden ücretsiz izin) isteyebilir. İşveren bu talebi onaylarsa çalışanın maaşından kesinti yapılmak kaydıyla çalışan izne çıkabilir.

o   Doğum günü kutlamak, okul kaydı yaptırmak, hastasına refakat etmek, bürokratik işlemleri yapmak, bankaya gidip gelmek, birinci dereceden olmayan tanıdıklarının cenazeleri, ücretli izin haklarına gün eklemesi yapmak ve benzeri nedenler ile izin talepleri

 

 

1 Ekim 2023 Pazar

Mesai Süresi

 

Maalesef iş dünyamız; çalışma süresi nedir, molalar çalışma süresinden midir, değil midir, gibi temel bilgiler konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Buna patronlar da çalışanlar da dahil. Sizler için bir tablo hazırladım. aşağıda bulabilirsiniz.





15 Temmuz 2017 Cumartesi

Türkiye Markası

Bu ayki The Brand Age dergisinde "Türkiye'nin markalaşmasına" dair görüşlerim yer aldı. Okuyamayanlar için sorular ve cevaplarım aşağıda.


BA - Türkiye, bir ülke markası olarak yurt içinde ve yurt dışında neyi temsil ediyor?

MŞ - Sanırım yurt dışında Türkiye “toplama bir ülke” olarak değerlendiriliyor. Kurum ve kuruluşlarıyla kökleşmemiş, 40 çeşit huzursuz etnik azınlığın bulunduğu, her an darbeler ile rejim değiştirebilir veya savaşlar ile sınır değiştirebilir ülke konumundayız. Bulgaristan, Polonya, Arjantin, Brezilya gibi ülkeler de bizim gibi gelişmekte olan ülkeler ama onlara bu gözle bakılmıyor. Çünkü onlarda olumluya doğru bir gidiş var. Ülkemizdeki terör olayları, darbe girişimleri, insan hakları ihlalleri, tedbirsizlikten kaynaklanan kazaların artması, kötü şehirleşmeye dur diyememek, gittikçe kabalaşan insanlar arası ilişkiler gibi etkenler de Türkiye algısının daha da olumsuzlaştırıyor.
Türkiye algısı bugünden yarına olumluya çevrilemez. Bu uzun soluklu bir projedir. Hayatta olan nesilleri değil de hayata gelecek nesilleri hedef almalıyız. Çünkü kemikleşmiş algıları ve ön yargıları değiştirmek kolay değil. Ama taze beyinleri, yeni nesilleri Türkiye’ye karşı ve Türk markalarına karşı daha olumlu olmaları konusunda etkileyebiliriz.
Elbette öncelikle demokratik ve çağdaş bir ülke olmalıyız ve böyle olma konusunda kararlılığımızı da göstermeliyiz. Ülkemize gelen turist sayısı her yıl artmalı ve Fransa ile yarışacak düzeye gelmelidir. Eğitim kurumlarımızın sayısının artması yetmez, buralardan nitelikli insanlar yetişmeli; bilime, teknolojiye, sanata, spora ve kültüre dünya çapında katkılar yapan insanlarımızın sayısı artmalıdır.  
Gidilen, gezilen, sevilen, merak edilen bir ülkemiz olursa markalarımızın globalleşme şansı artacak, doğal olarak daha fazla kar üretecekleri için de; Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler liginden gelişmiş ülkeler ligine taşıyacaklardır. 

BA - Türkiye markalaşması yerli markalar üzerinde ne gibi etkilerde bulunuyor?

MŞ - Türkiye algısının olumlu olması yerli markalarımızın uluslararası pazarlarda katma değerli fiyatlardan satılma potansiyelini artıracaktır.  En nihayetinde ürünleri tüketenler insanlardır ve insanlar bir ürüne/markaya duygusal açılardan yaklaşmaktadır. Diyelim ki; ülkeleri farklı iki marka arasında tercih yapacaksınız. Uzun süredir etrafınızdan ve medyadan bu ülkelerden biri hakkında hep olumlu haberler duyuyor ve diğeri hakkında da hep olumsuz haberler duyuyorsunuz. İki markadan hangisi size daha yakın olurdu? Dünya medyasında son on yıldır hakkımızda sürekli olumsuz haberler yayınlanıyor. Bir an önce Türkiye’den olumlu haberlerin yayılmaya başlaması gerekiyor.
Bugün Almanya ile nüfusumuz aynı. Ama onlar tonaj olarak bizden 3 kat fazla ihracat yapıyorlar ama para olarak ihracatı bizimkinin 10 katı. Onların ihracatının %90’ını markalı, bizim ihracatımızın %90’ını fason veya emtia sınıfından ara mal. Almanlar ile kalite farkımız çok az ama fiyat farkımız çok fazla. Almanlar katma değerli fiyattan satmayı biliyor. Bu durum İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere, ABD, Güney Kore, Japonya ile karşılaştırınca da hemen hemen aynı.
Türkiye ihracat miktarını değil, ihracat fiyatını artırmaya odaklanmalı. Bunu yapabilmek için de öncelikle devlet ve hükümet Türkiye markasını iyileştirmeli. Dünya medyasında hakkımızda çıkan despotluk, faşistlik, terörizm, yolsuzluk, adaletsizlik, hırsızlık haberleri devam ettiği sürece Türkiye turist de kaybeder, katma değer de kaybeder. 

BA - Dünyada global marka yaratma amacı olan Türkiye’nin özellikle yerli algısını yani %100 yerli algısını ön plana çıkaran markalara neler söylemek istersiniz?

MŞ - Yerli ve milli marka söylemi ile pazarlama yapan firmalara “think global, act local” felsefesinin bir parçası gözüyle bakmak lazım. Tüketicilerde ve aracılarda böyle bir içgörü varsa, bunu kullanmamak yanlış olur. Yalnız yerli ve milli olma söylemi sadece iç piyasada ve belli bir süre kullanılabilecek bir argüman olacaktır.  Dozu, zamanı ve yeri iyi ayarlanırsa yerlilik söylemi işe yarayacaktır.  

BA - Dünyanın en değerli markaları listesinde yer alan markaları kendi ülkelerinde ve global arenada “ülke ve milliyetçilik” mesajları veriyor mu?
MŞ - Bir marka globalleşti mi, ulusal kimliğinden diğer ülkelerde bahsetmesine gerek yoktur. CocaCola “ben Amerikalıyım” demez ama herkes onun bir ABD markası olduğunu bilir. İnsanlar kullandıkları yabancı markaların evrensel bir söylem tutturmasını ister.
Elbette “Üstün Alman teknolojisi”, “Şık İtalyan sitili” gibi söylemler insanları rahatsız etmeyecektir, çünkü içi boş söylemler değildir bunlar ve dünya çapında geçerli anlamları vardır. 
Global markaların geçmişte ve günümüzde kendi ülkelerinde milliyetçilik kokan reklamlar yaptıklarını da biliyoruz ve görüyoruz. Bunları doğal karşılamalıyız.

BA - Yerli markaların yerli algısını ön plana çıkaran reklam ve iletişim çalışması yapması, Tükiye’de yıllardır yatırım yapan global markalara karşı haksız rekabet yaratmıyor mu? Bu topraklara yatırım yapmış global markalar açısından neler söylemek istersiniz?

MŞ - Bence bu durumu haksız rekabet olarak nitelemek haksızlık olur. Markalaşma da tarihsel bir süreçtir. Bolca dünya markasına sahip ülkelere bakacak olursanız sömürgecilikten zenginlik altyapısı oluşturduklarını görürsünüz. Bu refah sayesinde marka yönetimini kolayca icat edebilmişler ve katma değer yaratabilmişlerdir. Global markalar maça zaten 2-0, 3-0 önde başlamışken yerel markaların tüketicilerin şovenist duygularına oynamasını çok görmemeliyiz. Kaldı ki, Türkiye’deki uygulamaların çok da dozunda ve insaflı olduğunu söyleyebiliriz.

BA - Yerli markaların globaldeki başarılarını artırmak için nasıl bir yol izlenmesi gerekiyor?

MŞ - Öncelikle yerli markalarımız gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında fiyat rekabetinden sıyrılmaları gerekiyor. Karlı olamadığınız sürece verimliliğe, inovasyona ve markalaşmaya para ayıramazsınız. Maalesef markalarımız fiyat rekabetine girip karın tokluğuna işletmeleri ayakta tutmaya çalışıyor. İşletmelerimiz çok zayıf satış ekipleri oluşturuyorlar. Zayıf satış ekipleri de sürekli olarak fiyat indirimi ve daha çömert iskonto peşinde oluyor. Ayrıca işletmelerimizin pazarlama zekası da zayıf. Zaten bizde pazarlamanın 4P’sni de patron üstleniyor. Ürün gamını da, ürün geliştirmeyi de, fiyatları da, nerelerde nasıl satılacağını da, markanın ne söyleyeceğini de o belirliyor. Pazarlama zekası yüksek bir patron varsa firması karlı oluyor. Pazarlama zekası kıt olan patron ise fiyat rekabeti girdabında kapılıyor.
Firmalar globalde de başarılı olmak istiyorlarsa pazarlama zekalarını artırmak ve marka yönetimi konusunda daha bilgili, görgülü olmak zorundalar.

BA - Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin markalaşma konusundaki çalışmalarını ve projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

MŞ - TİM çok çalışkan bir sivil toplum kuruluşu. Katma değer, inovasyon, tasarım ve markalaşma konularında sürekli olarak etkinlikler ve bildiriler yaparak işletmeleri ve toplumu bilgilendiriyor.  TİM’in varlığı iş dünyamız için büyük şanstır.

BA - Turquality ve diğer destek programlarının markalaşma üzerine katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


MŞ - Turquality çok doğru bir program ama bundan faydalanan firmalarımız maalesef bu destekleri iyi değerlendiremediler. Milletin verdiği vergilerden devletin sana ayırdığı fonu çarçur etme lüksün olamaz. On yıl boyunca Turquality desteği alıp da, hala dünya çapında pazarlama yapan ve az çok global bilinirliğe sahip bir marka olamıyorsan git kendini denize at derim. Maalesef firmalarımız markalaşmayı doğru anlamadıkları için Turquality gibi destekler de boşa gidiyor.