Tarihi söylencelere göre İstanbul,
Avrupa’dan gelen göçmenlerin (belki de Balkanlar üzerinden gelen Asyalıların)
bugünkü Sarayburnu’na geldiklerinde bölgeye hayran olmaları ve yerleşmeye karar
vermeleriyle kurulmuş. (Daha sonra Bizans surlarıyla çevrilecek olan bu bölgeye
bugün tarihi yarım ada denmektedir.) Söylenceye göre; ilk yerleşenler karşı
kıyıda (bugünkü Üsküdar, Haydarpaşa, Kadıköy bölgesi olsa gerek) bulunan
köylerdeki insanları tarihi yarım adayı keşfedemedikleri ve bu tarafa
geçmedikleri için körlükle suçlamışlar.
İstanbul
denince aklınıza ne tür siluetler gelir?
Boğaziçi ve FSM köprüleri, tarihi camiler
(Ayasofya, Sultan Ahmet, Beyazıt, Fatih, Selimiye, Ortaköy ve diğer camiler),
Kız Kulesi, Galata Kulesi, Beyazıt Kulesi, Haliç’deki köprüler, Anadolu ve
Rumeli hisarları, Kuleli Askeri Lisesi, Topkapı Sarayı, Beylerbeyi Sarayı,
Çırağan Sarayı, Haydarpaşa Garı, Boğaz, Haliç, Beyoğlu tramvayı, şehir hatları
vapurları… İstanbul silueti denince aklınıza yukarıdaki saydıklarımın yarısının
ancak geleceğine eminim. Merak etmeyin tasarımcıların da aklına 5-6 yer gelir
ve İstanbul’u tanıtan görsellerde de en bilinen siluetler kullanılır. Bkz:
alttaki resim.
Sizler gibi pek çok insanın aklına haklı
olarak gelmeyen 3 harika mimari yapıdan bahsedeceğim. İstanbul’un Marmara
denizinden girerken sağ tarafında yan yana bulunan bu üç yapı ortaya
çıkarılabilirse (!) İstanbul’un marka değerine çok şey katılacağına inanıyorum.
Hatta bu eserler kısa sürede yukarıdaki İstanbul silueti görsellerinde yer bile
bulabilir.
Yakından görseniz veya alıcı gözle baksanız
bu ihtişamlı eserlerin hakikaten İstanbul’un alametifarikaları olabileceğini
görürsünüz. Birbirlerine olmaları ise ayrı bir şanstır. İstanbul denince bu
ihtişamlı eserlerin aklınıza gelmediğine eminim. Görsel olarak hatırlasanız
bile adlarını bilmezsiniz. Çünkü bu bölge ve bu eserler medyada pek yer almaz
ve halkın ziyaretine/ulaşımına da pek açık değillerdir. Beşiktaş-Kadıköy
arasında vapurla ulaşım yapanlar bu güzel eserleri görme şansına sahiptirler. Bu
eserlerin farkına varamadıysanız lütfen kendinizi bakar kör zannetmeyin,
sizleri körleştiren değer bilmez zevksiz şehir yöneticileridir. Çünkü bu
eserleri, önündeki Haydarpaşa Limanı devasa yük gemileri, vinçleri ve konteyner
dağlarıyla gölgelemektedir. Haydarpaşa Limanı’nın ve yakınlarındaki Harem
bölgesinin yarattığı göz kirliliği yüzünden bu muhteşem eserleri zor fark
edersiniz.
Hangi
eserlerden mi bahsediyorum? Haydarpaşa Garı’ndan Üsküdar (Kız Kulesi) tarafına
doğru sırasıyla; GATA Haydarpaşa
Hastanesi, Marmara Üniversitesi
Haydarpaşa Kampüsü ve Selimiye Kışlası
binalarından bahsediyorum. Aşağıdaki resimlere bakın ve haksız mıyım, söyleyin.
Bu muhteşem eserlerin İstanbul’un değerleri
arasında sayılabilmesi (İstanbul denince akla gelebilmesi) için öncelikle
önündeki Haydarpaşa limanı başka bir yere taşınmalıdır. Yerine de asla AVM,
konut veya modern bir bina dikilmemelidir. (Belediyenin/hükümetin böyle bir
cinayet planı maalesef var) Haydarpaşa Limanı, bahsettiğim bu 3 bina, Harem
bölgesi ve Haydarpaşa Garı’nı da içine alan devasa bir Haydarpaşa Projesi başlatılmalıdır.
Boğaz’a ve dolayısıyla İstanbul’a denizden
gelenlerin karşılaştığı bu bölge birazdan detaylandıracağım gibi yapılandırılırsa
İstanbul’a müthiş bir değer katılabilir.
·
Öncelikle
bu bölgenin sınırları; güneydeki Haydarpaşa Garı’ndan ve tren yolundan başlamalıdır.
Doğu sınırı Tıbbiye Caddesi olmalıdır. Batısında Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı
olacaktır. Kuzeyinde Selimiye Kışlası ve arazisini içine alacak şekilde
belirlenmelidir. Harem bölgesi ve İngiliz Mezarlığı da Haydarpaşa Projesi’nin
içinde olmalıdır.
·
Önce
bu bölgeden geçen yollar yer altına alınmalıdır. Hiçbir estetiği olmayan
binalar (örneğin GATA’nın çevresindekiler) yıkılmalıdır. Tüm bölge
parklaştırılmalıdır. Bu parkın içinde gösteriler ve konserler için açıkhava
tiyatrosu, etkinlik alanları, sanat müzesi, İstanbul müzesi olmalıdır. Modern
kafelerle duraklar yaratılmalıdır. İstanbullunun kültür sanat açlığını
giderecek baş bölge olmalıdır. Yeşili bol olan bir alan olmalıdır. (Yeşilden
bahsettiğim için bu yazıyı okuyan iktidar mensubu siyasetçiler haç görmüş
vampir gibi büzüşmüştür. Beton kafalılar beter olsunlar.)
·
Elbette
bölgeye şehir hatları vapurları, yolcu feribotları ve cruise gemileri
yanaşabilmelidir. Ama sanayiye ve ticarete ait hiçbir yapı kondurulmamalıdır.
·
Yenilenen
bölgenin halkın ziyaretine açılması sağlanmalı ve Selimiye Kışlası, MÜ
Haydarpaşa Kampüsü ve GATA Hastanesi halkın kullanabileceği şekilde sahipliği ve
iç dekorasyonu değiştirilmelidir.
Haydarpaşa bölgesi bahsettiğim gibi
düzenlenirse İstanbullular ve İstanbul’a gelen turistler bu bölgeyi gezmek için
can atacaklardır. (İçinde GEZİ geçen bir kelime sarf etmişken, Gezi Olaylarında
binlerce günah işleyen hükümet için bu önerim onlarca sevap kazanmasını sağlayabilir.
Günahlarını biraz olsun affettirmek, imajlarını biraz olsun düzeltmek istiyorlarsa
önerime kulak verirler. Önerimdeki muhataplarımı akıl ve mantıkla
kandırmayacağımı bildiğimden günah ve sevapla kandırayım dedim J)
Not: Belki de en
doğrusu sınırlarını çizdiğim bu bölgeyi Marmara Üniversitesine vermek. Böylece
bu üniversitemiz İstanbul’a dağılmış tüm kampüslerini bir araya toplayabilir. Ayrıca
çok iyi değerlendireceklerine de eminim. Kim bilir, Marmara Üniversitesi mezunu
olan sayın cumhurbaşkanımız belki de bu önerime kulak verir. Kör değil ya! Hem
böylece ileride üniversitenin ortasından da yol geçirme fırsatı yakalar. Sever
böyle şeyleri.
İstanbul
hakkındaki diğer yazılarım: