Talep fazlayken ve rekabet azken işlerini hızla büyüten
patronların en büyük yanılgısı bütün kerametin kendilerinde olduğunu
sanmalarıdır. Kendilerni dünyanın en akıllı iş adamı görmeye başlayan bu tip
patronlar kibirden kimseye danışmazlar. Ne çalışanlarını dinlerler, ne eş ve
çocuklarını, ne arkadaşlarını. Hele danışman tutmak akıllarının ucundan bile
geçmez. Rakiplerin sayısı arttığında ve/veya talep azaldığında bu akıllı
patronlar rekabete cevap veremez, işleri yürütemez ve iflasa doğru giderler.
Kimseye danışmamak bir huy haline geldiği için de, iflasa doğru giderken de
birilerinden akıl almayı gururlarına yediremezler. Hâlbuki patron dediğin öncelikle etrafındaki
insanların aklından yararlanmalıdır. Onların görüşleri ışığında düşünce
üretmelidir. Etrafındakilerin aksine bir düşüncesi varsa dahi, en azından onların
fikirlerini bilerek karar alması daha sağlıklıdır. Sadece kendi aklını kullanan
patron ahmaktır, etrafındakilerin aklını kullanan patron akıllıdır. Ben şimdiye
kadar işleri iyiyken danışman arayan patrona çok az rastladım. Genelde işler kötüleşince
danışmana başvururlar. İşler iyi giderken danışman tutmadıysanız kötüye
giderken bari tutmanızda elbette fayda vardır. Yani zararın neresinden dönseniz
kardır. Bazı akıllı (!) patronlar hiç akıllanmaz, işler kötüyken görüştükleri danışmanın
ücreti pahalı diye yine danışmaktan vaz geçerler. Halbuki danışmana
ödeyecekleri ücret parlak günlerinde bir yılda etrafa dağıttıkları bahşişlerin
toplamı bile kadar değildir. Oysaki, danışmana
ayrılan hiçbir bütçe yanlış yapılan yatırımdan veya yanlış verilen karardan daha
masraflı değildir. Aslında iş adamları zirvedeyken danışman tutmalı, elde
edilen karları; yeni yatırımlara mı, yeni insanlara mı, yeniden yapılanmaya mı,
yeni işlere mi yatıracağına danışmanla birlikte karar vermelidirler. Danışmaktan
korkmayın sevgili patronlar. Danışmanlar servetinize servet katmak için hazır orda
bekliyorlar. Merak etmeyin başarı yine sizin olacak.